top of page

Bir Astrofizikçinin Astroloji Üzerine Sempatik ve EleÅŸtirel GörüÅŸleri

​

Döngüler ve Semboller Konferansında Yapılan KonuÅŸmanın Tam Metni

San Francisco, 14-16 Åžubat 1997

​

Victor Mansfield
Fizik ve Astronomi Departmanı
Colgate Üniversitesi

 

I.GÄ°RÄ°Åž

 

Bu olaÄŸanüstü konferansta konuÅŸmak bir onur fakat yine de biraz gerginim. Rick Tarnas, bana, fizik ve astronomi departmanındayken astroloji konferansıyla ilgili bir faks alırsam bunun beni utandırıp utandırmayacağını sorduÄŸunda bu gerilimimi daha da arttırmıştı. Hayır, bu ciddi bir problem deÄŸildi ama tabii ki astroloji konferansında konuÅŸma yapacağımı da davullarla departmanda ilan etmedim.

​

Onlarca yıldır kendi içimdeki iki yönüme karşı dürüst olmak konusunda mücadele veriyorum – psikoloji, mistisizm, meditasyon ve astroloji sever Balıksı yönüm ve her ÅŸeye ÅŸüpheyle yaklaÅŸan duygusuz ve inatçı astrofizikçi yönüm. Astrofizikçi, zekaya ve entelekte düÅŸkündür, aklın gücüne güvenir ve hatta bununla hava atacak kadar biraz küstahtır. Mistisizme yakın yönüm, yaralarımı taşır, içine kapanık bir hayalcidir ve genelde kendisini ÅŸüphelerle kuÅŸatılmış gibi hisseder. Fakat bu yönüm, tıpkı bir  beyzbol ÅŸapkasının içinde daha yüksek bir hippi-vizyonerliÄŸine ve hayalciliÄŸine uzanan bir yol gibidir. Tahmin edeceÄŸiniz gibi, bu iki yönüm, hem içsel hem de dışsal olarak birbirine zıttır. ÖrneÄŸin, 1975’te astrolojiyle ilgilenmeye baÅŸladıktan sonra, “Astrolojiye Ä°tirazlar” adlı manifesto niteliÄŸindeki kitabı, 192 fizikçi ve astronom meslektaşımla birlikte imzalamam istendi. [1] Bu meslektaÅŸlarım, benim katı rasyonelliÄŸim ve dans etmek isteyen hippi yanımla olan içsel çatışmamdan habersiz, bu kültürel mücadelede taraflarında olmamı istediler.

 

Bu konuÅŸma bu ayak parçalayan dansla ilgili. Ä°lk bölüm astrolojinin modern bilimle olan iliÅŸkisini anlatıyor. Sonrasında ise, eÅŸzamanlılığın, astrolojiyi takdir etmek için yararlı bir çerçeve sunup sunmadığını tartışacağım ve son olarak da “Ruhun Kozmosa DönüÅŸü” adlı konferans temasına astrolojinin hangi yöntemleri katabileceÄŸiyle ilgili bazı önerilerde bulunacağım.

 

II. GÖKSEL ETKÄ°LER

 

Bedenlerimizi oluÅŸturan madde yıldızlara ait bir evrimden kaynaklanır: süpernova patlamaları ve güneÅŸ sistemimizin oluÅŸumu. GüneÅŸ ve Ay, okyanus gelgitleri oluÅŸturur. GüneÅŸ fırtınaları ciddi anlamda radyo yayınlarını etkiler ve muhtemelen hava durumu üzerinde zayıf bir etkisi vardır. Biz durmadan uzaydan yayılan bir radyasyona (ışınıma) maruz kalırız. Åžu anda saniyede yaklaşık 1010 nötrino, kafalarımızın üstünün her santimetre karesinden geçiyor. EndiÅŸelenmeyin. Nötrinolar çok nadir olarak maddeyle etkileÅŸime geçer. Nötrinoların yarısını bile yakalayabilmek için, yaklaşık  1010 yerküre katmanının inci gibi bir hat üzerinde dizilmiÅŸ olmaları gerekiyor. Nötrinolardan dolayı baÅŸ aÄŸrısı çekmeyiz, fakat asteroidler ve yeryüzüne çarpan göktaÅŸları, yerkürenin jeolojik ve biyolojik tarihini önemli derecede etkilemiÅŸtir.

 

 

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Peki 1524’te yedi gezegenin yaptığı kavuÅŸumu gösteren bu elimdeki ahÅŸap gravür gibi astrolojik etkiler için ne diyeceÄŸiz? Burada sellere ve köylülerin ayaklanmasına neden olduÄŸuna inanılan bir etkiden söz ediyoruz. Bugün astrolojik etkilere olan bu inanç, yerini ancak son edebiyat akımlarında ya da bu konferans salonundaki gibi toplantılarda ulaÅŸabileceÄŸimiz ve tartışabileceÄŸimiz fikirlere bırakmıştır.[2]

 

Maalesef, gerek bunu eleÅŸtiren bilim adamları olsun gerek taraftarları olsun, astrolojiyle ilgili tartışmalar, olaÄŸanüstü bir biçimde gürültülü, tutkulu ve genellikle acımasız söylemlerle dolu. Bu konuları alevlendirmeden konuÅŸan kiÅŸi çok az ve her iki tarafta da bilgi eksikliÄŸi var.

 

1974’te genç bir adam olarak, son astrofizik araÅŸtırmam için çok hevesliydim fakat hayran olduÄŸum birçok bilim adamının, astrolojiye karşı olan bu önyargılı ve bilgisiz söylemleri beni incitiyordu. Onların astroloji ve onun eÅŸsiz deÄŸeriyle ilgili hiçbir ÅŸey bilmediklerini biliyordum, fakat benim iç dünyam için bu kadar deÄŸerli olan bir ÅŸeyin bilimsel otoriteler tarafından deÄŸersizleÅŸtirilmesi de beni derinden yaralıyordu. 20 yıldan fazla bir süre sonra ise, bu konferansta çok saygı duyduÄŸum bazı astrologların, aynı önyargılı ve bilgisiz tavırla bilimi yerden yere vurmalarıysa aynı derecede beni üzdü. Bilim hemen hemen hiçbir ÅŸekilde eleÅŸtiriye açık deÄŸildir ama her iki tarafta gölgelerini birbirlerine yansıtıyorlardı. Umutsuzca ihtiyacımız olan kiÅŸisel ve sosyal dönüÅŸüme, hoÅŸgörüsüzlük ve suçlamalarla deÄŸil, astroloji ile bilimin uzlaÅŸmasıyla ulaÅŸabiliriz. Hepimizin bildiÄŸi gibi, dini bir savaÅŸta tüm ilkel duygular patlak verir, iki taraf da iletiÅŸim kuramaz. Bu durumda ilk kurban da güven olur.

 

Bilim tarafından astrolojiye olan olan temel eleÅŸtiriler doÄŸada dört gücün olduÄŸuna dair görüÅŸle baÅŸlar: yerçekimsel, elektromanyetik, kuvvetli ve zayıf nükleer güçler. Sadece ikisi, yerçekimi ve elektromanyetik, makroskopik (gözle görülebilir) uzaklığa ulaÅŸabilen, uzun-menzilli güçlerdir. Serbest yüklerin hareketleri kolaylıkla elektrik güçlerine kalkan olabilir ve manyetik güçler, yer çekiminden daha hızlı bir ÅŸekilde, uzaklıkla birlikte güçlerini kaybederler. Bu yüzden astrolojik etkiler için sorumlu tutabileceÄŸimiz ve önemli olan tek güç, yer çekimidir. ÇaÄŸdaÅŸ meslektaşım Carl Sagan’ın belirttiÄŸi gibi, doktorun ve hemÅŸirenin yer çekimsel güçleri, gezegenlerden gelen herhangi bir etkiden bile daha güçlüdür. Dolayısıyla o ÅŸöyle derdi: “ Kayron’un konumu için endiÅŸelenmeyin, daha çok beÅŸinci evinizde bir hemÅŸire ya da doktor var mı ona bakın.”

 

Bu tarz tartışmalar görünüÅŸte iyi olmasına raÄŸmen gereÄŸinden fazla naif. Astrolojik bir etkiyi açıklayan fiziksel bir gerçek bulmak için, basit mekanizmaları yıkmak sadece samandan adamları öldürür ve daha karmaşık fikirlerin ve görüÅŸlerin aydınlanmasına da olanak tanımaz. Maalesef, Percy Seymour’un önerdiÄŸi gibi [3}, astrolojik etkiler için olan daha karmaşık fiziksel mekanizma modelleri, doÄŸru bir hükme ulaşılması için gereken sayısal ayrıntılardan yoksun birçok spekülatif baÄŸlantıyı içeriyor. Bu seviyedeki haliyle, buna sadece umut verici bir teori diyebiliriz ama tam anlamıyla sayısal –  fiziksel bir teori diyemeyiz.

 

Astrofizikte, iÅŸin doÄŸası gereÄŸi, spekülatif teorilere sıcak bakarız. Bunlar genelde daha büyük araÅŸtırma çalışmalarının baÅŸlangıç noktalarını oluÅŸturur. EÄŸer astrolojik etkilerin fiziksel mekanizmaları için önerilen teoriler, bu kültür savaşının kurbanı olmasalardı, her ne kadar uÄŸruna mücadele etmek için "az geliÅŸmiÅŸ" olsalar da, daha dikkatli bir model yapılandırması için ilginç bir baÅŸlangıç noktası olarak düÅŸünülebilirdi. Fakat benim de aÅŸina olduÄŸum bu öneriler, mevcut bilimsel atmosfer dahilinde, astrolojik etkinin fiziksel mekanizmasını destekleyecek nitelikte deÄŸil. Bunu söyleyince kendimi Woodstock’taki bir polis gibi hissediyorum. 

 

Ben yine de astrolojik etkilerin fiziksel açıklamalarını geliÅŸtirmeye hevesli olanları, fikirlerini sonuna kadar savunmaları ve onları geliÅŸtirmeleri konusunda cesaretlendiriyorum. Fakat bence böyle nedensel ve Kartezyen (Dekart Kuramlarına ait) astrolojik açıklamalar bizi yanlış yönlendiriyor. Ben astrolojik etkinin, insan ve gezegen arasındaki fiziksel bir mekanizma vasıtasıyla iÅŸlediÄŸine inanmıyorum. Bu tür açıklamaların kökeni, birbirinden bağımsız nesnelerin nedensel olarak birbirlerini etkilediklerine dair Newton’un görüÅŸüne dayanır. Nedensel bir etkiyle demek istediÄŸim, sınırları belli, iyi tanımlanmış bir nesnenin baÅŸka bir nesneyi enerji ya da bilgi alışveriÅŸi yaparak etkilemesini kastediyorum. Bunu, güneÅŸin ve ayın yer çekimsel alanlarının gelgitlere neden olması ya da daha psikolojik bakarsak anksiyetemin kan basıncımın yükselmesine yol açması gibi düÅŸünebiliriz. Bu tarz nedensel etkileÅŸimler, nedensizlikten, mekansızlıktan ve kuantum mekaniÄŸinin katılımcı doÄŸasından çok uzaktır. Dekartçı (Kartezyen) ve Newtoncu görüÅŸler eski modadır ve kuantum mekaniÄŸi her anlamda daha güncel ve doÄŸrudur. Dahası, astroloji, “bütünsel” bir dünya görüÅŸüne dayandığından, onu, nedensiz baÄŸlantıları, gözlemciyi ve özünde birliÄŸi barındıran kuantumcu bir dünya görüÅŸüyle çok daha iyi anlayabiliriz.

 

Her ne kadar ben astrolojik etki için hiçbir kuantum mekaniÄŸi açıklaması bilmesem de, kuantumcu dünya görüÅŸü, bu tartışma için çok daha uygun bir baÅŸlangıç noktası olacaktır. Kısaca bunun üç ana özelliÄŸini açıklayacağım. Birincisi, kuantum mekaniÄŸinin temelinde nedensizlik ilkesi vardır. EÅŸi benzeri görülmemiÅŸ bir kesinliÄŸe ve geniÅŸ çapta bir uygulanabilirliÄŸe sahip olmasına raÄŸmen, birbirinden bağımsız olayların iyi tanımlanmış birer nedenleri yoktur. Bu da bize doÄŸadaki kanunların, nedenselliÄŸe gereksinimi olmadığını öÄŸretir. - Bu da astroloji için iyi bir derstir.

 

Ä°kincisi kuantum mekaniÄŸinde nesneler, sınırlı mekanlara ve zamana her zaman yerleÅŸtirilemez.  ÖrneÄŸin, Bell EÅŸitÅŸizliÄŸi deneylerinde dikkatle incelendiÄŸi gibi, birbirleriyle baÄŸlantılı bazı partikül sistemleri, sistemin içindeki diÄŸer bölümlerle aniden iletiÅŸim kurmaya baÅŸlar. DiÄŸer bir deyiÅŸle, bir bölümde olan ÅŸey, diyelim ki laboratuvarın bir ucunda olsun, anında laboratuvarın diÄŸer ucundaki bölümü etkiler. Åžaşırtıcı bir ÅŸekilde, baÄŸlantı uzaklık artsa bile azalmaz ve nedensel de deÄŸildir. Bölümler arasında hiçbir enerji ve bilgi deÄŸiÅŸ tokuÅŸu yoktur. Bu gizemli fenomenle ilgili burada söyleyebileceklerimden daha fazlasını söylemem gerekir ama ben bunu kısaca ÅŸu ÅŸekilde ifade edeceÄŸim: Mekansızlık bize, bölümler arasındaki iliÅŸkinin bölümlerin yalıtılmış kimliklerinden daha önemli ve daha gerçek olduÄŸunu öÄŸretiyor. Astrolojik bir perspektiften bakarsak, bizim kozmosla olan iliÅŸkimiz, kendi izole varoluÅŸumuzdan daha önemli ve daha gerçektir.

 

Üçüncüsü, kuantum nesnelerinin, gözlemden bağımsız olarak iyi tanımlanmış özellikleri yoktur. Bu, bizim bu küçük sistemleri gözlemlememizin onları rahatsız ettiÄŸi anlamına gelmez; bunlar gözlemden önce özlerinde belirsizdir. BaÅŸka bir ifadeyle, dünyayı tanımlamaya gözlem yoluyla katılırız. Astrolojik olarak söyleyebiliriz ki, bir transit kendi başına tamamıyla tanımlanmış bir varlık deÄŸildir, daha çok bizim ona katılımımız yoluyla gerçekleÅŸecek bir deneyime zemin hazırlayan bir olasılıktır.

 

Åžaşırtıcı bir ÅŸekilde bu kuantum görüÅŸü, onun mevcut matematiksel formulasyonundan kaynaklanan yapay bir olgu deÄŸildir. Kuantum mekaniÄŸinin ÅŸimdiki formulasyonundan bağımsız olarak, analizler  ve deneyler gösteriyor ki doÄŸada derin bir nedensizlik ve mekansızlık vardır. Dolayısıyla gelecekte kuantum mekaniÄŸinin yerine hangi görüÅŸ gelirse gelsin, bu görüÅŸ, nedensellik iliÅŸkisi olmaksızın, belirli bir sistemin bölümleri arasında herhangi bir bilgi ve enerji alışveriÅŸi olmadan ve mekandan bağımsız olarak çalışan baÄŸlantılara sahip olmak zorundadır. Bu, bilhassa astrolojiyi ve doÄŸayı anlamaya çalışan her yaklaşım için önemli bir rol oynaması gereken sıra dışı bir gerçektir.  Bu yaklaşım, astrolojik etkiler için fiziksel bir yaklaşım formüle etmek için yapılan son giriÅŸimlerin temelindeki Kartezyen/Newtoncu görüÅŸün çok uzağındadır. Bu fikirlerle ilgili daha tatmin edici ve kapsamlı bir yaklaşım istiyorsanız, kitabıma baÅŸvurabilirsiniz. [4] Bu tartışmayı ÅŸöyle özetleyeyim, kuantum mekaniÄŸi astrolojik etkiler için fiziksel bir mekanizma saÄŸlamasa da, kuantum mekaniÄŸinde görülen derin birlikten – astrolojik tesirlerden sorumlu olduÄŸu iddiasında bulunmadan – ilham alabiliriz. [5]

 

3. yüzyılın en büyük Neoplatoncusu Plotinus [6], kuantum mekaniÄŸinden çok önce, “Neden Yıldızlar mı?” adlı muhteÅŸem bilimsel incelemesinde, astroloji için nedensizlik anlayışını benimsemek gerektiÄŸini ileri sürmüÅŸtü. Yazıda, yıldızların göstergeler, ilan edenler veya semboller olduÄŸunu fakat kaderimizin nedenleri olmadığını belirtmiÅŸti. Maalesef bu mesaj kolayca kayboldu. Belki de nötrinoları suçlamamız gerekir.

 

III. EÅžZAMANLILIK

 

Astrologlar, astrolojik çalışmaları aydınlatmak için genellikle Carl Jung’un eÅŸzamanlılık ilkesini kullanmayı severler. [7] Ne yazık ki, burada konu belirsizdir, çünkü eÅŸzamanlılık terimi geniÅŸ çapta farklı ÅŸekillerde kullanılır. Astrolojinin nedensizlik çerçevesine fayda saÄŸlaması açısından, Jung’un eÅŸzamanlılık anlayışını kısaca gözden geçirmeme izin verin. Jung’a göre eÅŸzamanlılık bir rüya, fantezi ya da bir his gibi içsel bir psikolojik durum ile dışsal bir olay arasındaki nedensiz baÄŸlantıdır. Nedensizlik terimini ve anlamını ayrıntıyla anlatmak gerekiyor.

 

Jung nedenselliÄŸi, benim bahsettiÄŸim gibi, geleneksel anlamda kullandı. EÅŸzamanlılıktaki nedensizlik ise, benim yatay nedensizlik olarak adlandırdığım subjektif durum ile objektif olay arasındaki her hangi bir nedensel iliÅŸkiyi reddeder çünkü objektif ve subjektif unsurlar, bilinen içeriÄŸin aynı seviyesindedir. Jung aynı zamanda, benim dikey nedensizlik olarak adlandırdığım arketipler veya melekler gibi insanüstü (metafizik) nedenleri de reddetti. Çünkü insanüstü ya da “yukarıda” olanın,  aÅŸağıdaki eÅŸzamanlılığın nedeni olarak deÄŸerlendirilmesi uygun deÄŸildir. Bunu yaparak Jung nedenselliÄŸin yerine baÅŸka bir ÅŸey koymuyordu, fakat hem yatay hem de dikey anlamda nedensiz olanı, yeni bir açıklayıcı prensiple destekliyordu.

 

EÅŸzamanlılıktaki birleÅŸtiren anlam, egonun bir ürünü deÄŸildir aksine kiÅŸinin bireyselleÅŸmesinin bir ifadesi olan, egoyu dönüÅŸtürme giriÅŸimidir. Bu yüzden, eÅŸzamanlılık, bireyselleÅŸmenin veya ruhu yapılandırmanın dramatik bir ifadesi ya da doÄŸanın, bizi eÅŸsiz ve otantik (özgün) bütünlüÄŸümüze evrilmemizi saÄŸlama yoludur.  Bu açıdan, anlam Jung için bir terimdir. Bu fikirleri, EÅŸzamanlılık, Bilim ve Ruhun Yapılandırılması (Synchronicity, Science, and Soul-Making) [8] adlı son kitabımdan bir alıntıyla açıklayayım.

 

EÅŸzamanlılıkta, astrolojideki gibi, deneyimin içindeki anlamı kavramak her zaman zordur. Bu hikayedeki anlamı kavramaya yardımcı olmak için, W.Butler Yeats’in, Deli Jane Piskoposla KonuÅŸur (Crazy Jane Talks with the Bishop) adlı kısa ÅŸiiriyle baÅŸlayacağım. [9] Yeats bu eÅŸzamanlılık hikayesinde, haÅŸmetli Piskopos’un, aÅŸkın bizi bütünlüÄŸe kavuÅŸturmadan önce nasıl paramparça ettiÄŸini betimleyen bir kadınla karşılaÅŸmasını anlatır. Bu, ÅŸüphesiz hepimizin aÅŸina olduÄŸu bir konudur.

​

Piskoposla yolda karşılaştım

Ve uzun uzun konuÅŸtuk.

O yürekler ÅŸimdi bomboÅŸ ve düÅŸkün

O damarlar yakında kuruyacak

Fakat pis bir ahırda değil,

Ä°lahi bir köÅŸkte yaÅŸayacaklar

 

‘Sevap ve günah kardeÅŸ gibidir,

Ve sevabın günaha ihtiyacı vardır’ diye haykırdım.

‘ArkadaÅŸlarım gittiler, bu öyle bir hakikattir ki

Ne mezar ne de yatak inkar edebilir,

Bunu alçak gönüllü bedenimizle

Ve kalbimizdeki gururla öÄŸreniriz.

 

‘Bir kadın gururlu ve katı olabilir

AÅŸkın içinde bile olsa;

Fakat aÅŸkın köÅŸkünü ararsan

Onu pisliÄŸin olduÄŸu yerde bulursun;

Çünkü hiçbir ÅŸey tek ve bütün olamaz

Ve başkasına kiralanamaz.

 

RÜYAMDAKÄ° DÜÄžÜN

Benim eÅŸzamanlılığa dair vereceÄŸim örnek, hayatımda sonradan önemli bir olay olarak cereyan eden bir rüya ile ilgili. Yirmi sene önce, üniversiteden mezun olduktan birkaç sene sonra, kültürüne hayran olduÄŸum Hintli bir öÄŸrenciyle romantik bir iliÅŸkiye girmiÅŸtim.  Bu iliÅŸki yaklaşık iki sene sürdü ve evlenmeyi düÅŸünüyorduk. Fakat çok farklı dini ve kültürel geleneklerden gelen ailelerimizle cebelleÅŸmeyi bir türlü göze alamıyorduk.

Aralığın ortasında arkadaşım, birkaç hafta içinde benimle yeniden buluÅŸmaya söz vererek, altı yıldan sonra ilk defa ailesini ziyarete gitti. Ocak ayı geçti, fakat ne döndü ne de ondan haber alabildim.

 

2 Åžubat gecesi ya da 3 Åžubat’ta sabah erken saatlerde kötü bir rüya gördüm. Bu rüya iki bölümden oluÅŸuyor.

 

Önce bir kutlama için masaları hazırlamaya çalıştığım büyük bir ziyafet salonundaydım. Bu benim düÄŸünümdü fakat çabaladıkça bardakları yere düÅŸürüyor ve softa takımını bir türlü düzene sokamıyordum. Bu hayal kırıklığının ortasında, felsefe öÄŸretmenim Anthony bir soytarı olarak giyinmiÅŸ bir ÅŸekilde içeriye girdi ve üzerinde numaralar olan büyük kartlarla hokkabazlık yapmaya baÅŸladı. Üzerinde 7 numara yazan kartı bana gösterdi ve bana ÅŸöyle dedi: “Bir sonraki düÄŸün yedisinde olacak.”

 

Sahne deÄŸiÅŸti ve ben Nazi stilinde giyinmiÅŸ ÅŸeytani doktorlarla çevrili bir ameliyat masasında yatıyordum. Üzerimde uygulamak istedikleri cerrahi operasyonla ilgili  bana bilgi veriyorlar; renkli, anatomik resimlerden oluÅŸan büyük levhaları gösteriyorlardı. Ä°ÅŸkence edici ve muhtemelen öldürücü olabilecek bir ÅŸekilde iç organlarımın yerlerini deÄŸiÅŸtireceklerini fark ettim. Bir ÅŸekilde kaçmayı baÅŸardım.

 

Sabah bu rüyayı yakın arkadaşım Jayne ile paylaÅŸtım. Sonra bütün gece buna kafa yorduk ama yine de rüyayı yorumlayamadık. Yedisinde gerçekleÅŸecek bir düÄŸünün beni nasıl etkileyeceÄŸiyle ilgili bir fikrim yoktu ve sonraki beÅŸ günü, rüyanın ikinci bölümündeki dehÅŸetin yaÅŸamımda nasıl tezahür edeceÄŸiyle ilgili karanlık düÅŸüncelerle geçirdim. 

 

Bir sonraki hafta, 7 Åžubat’ta, Hindistan’dan uzun süredir beklediÄŸim mektubu aldım; 3 Åžubat’ta gönderilmiÅŸti. Zarfın iliÅŸiÄŸinde 7 Åžubat’ta Hindistan’da gerçekleÅŸecek bir düÄŸünün davetiyesi vardı. Davetli listesini tekrar tekrar gözden geçirdim, nedense arkadaşımın ismi damat olarak geçiyordu...Bu bir hata olabilir miydi? Ä°simleri tekrar inceledim, bunu yaparken, bir yandan bu bilgiyi kafamın içine kazımaya çalışıyor bir yandan da onu reddediyordum. Acaba bu, birden evlenmeye karar veren erkek kardeÅŸinin ismi miydi? Yanlış okuyor olabilir miydim?

 

Arkadaşım zarfın içine kendi yazdığı bir mektubu koymuÅŸtu. Mektupta, vatanına olan ziyaretinin ne kadar zorlu olduÄŸundan bahsediyordu. Ailesi, akademik ve profesyonel baÅŸarılarına raÄŸmen, onun bir Amerikalı bir yaÅŸamasından mutsuzdu ve evde kalması için ona bir hayli baskı yapmışlardı. En sonunda, bir yığın tehditten sonra, onu aile dostlarından birisinin kızıyla evlenmeye ikna etmiÅŸlerdi. Onu affetmem için yalvararak, beni her zaman hatırlayacağını ve birkaç hafta içinde yeni eÅŸiyle birlikte Amerika’ya döndüklerinde beni görmek için sabırsızlandığını yazmıştı.

 

Bu haberle duygusal olarak çökmüÅŸtüm ve o an rüyamın öngörüsünün kesinliÄŸi karşısında ÅŸok olmuÅŸtum. Rüyayı, mektubun postalandığı gün görmüÅŸtüm ve rüyada bana bildirilen tarih, hem mektubun bana geldiÄŸi günün tarihine hem de düÄŸün tarihine iÅŸaret ediyordu. Aniden hem öldürücü bir rüzgarın etkisine kapılmıştım hem de günlük varoluÅŸun sert ve fiziksel gerçekliÄŸine üstün gelen zihinsel bir dünyaya dair güçlü ve deÄŸerli bir kanıta ulaÅŸmıştım. Böylece, zihnin yaratıcı ve yansıtıcı gücüyle ilgili olarak,  felsefe derslerinde öÄŸrendiklerimi, Jung psikolojisini ve mistisizmi yeniden ciddiye almaya baÅŸlamıştım.

 

Sonrasında rasyonel ve ÅŸüpheci arkadaşım Jayne bana, rüyanın kesinlik gücü karşısında kendisinin de çok etkilendiÄŸini söyledi. Bense, eÄŸer Jayne deneyimime tanık olmasaydı, tüm bunları kafamdan uydurduÄŸum konusunda kendimi ikna edebileceÄŸimi düÅŸünmüÅŸtüm.

 

Mektubun içinde yazanları iyice içselleÅŸtirdikten sonra, önümde zorlu bir yol olduÄŸunu anlamıştım. Eros’un dünyasına has bir ÅŸekilde, bir sevgilinin akla aykırı bir ÅŸekilde, birden eski bir sevgiliye dönüÅŸtüÄŸü o ince çizginin üzerinde bocalayıp durdum. Bu üzücü durum için kimseyi suçlayamazdım: arkadaşım aile zorunluluÄŸunu yerine getirmiÅŸti, ailesi onun iyiliÄŸini istiyordu, ve açıkça eÅŸinin de hiçbir kötü niyeti yoktu. Sadece içime bakabilir ve bu deneyimle yüzüme tüm gücüyle geri çarpan, kendi kötücül projeksiyonum (yansıtmam) üzerinde kafa yorabilirdim. Åžimdi, önceden “dışarıda” olarak deneyimlediÄŸim ve “baÅŸkasında” deÄŸer verdiÄŸim  her ÅŸeyi yeniden deÄŸerlendirmeye almak gibi imkansız görünen bir görevi yerine getirmek zorundaydım ve bunu da sevgisiz bir varlığa dönüÅŸmeden yapmalıydım. Rüyanın ikinci bölümünde gördüÄŸüm semboller ise, sonraki aylarda yaÅŸadığım duygusal kaosa ve duygularımı yeniden düzenleme sürecime iÅŸaret ediyordu. Yas tutuyordum ve her ÅŸey benim için deÄŸerini yitirmiÅŸti. YaÅŸam, otomatik ve cansız bir hal almıştı, sadece içgüdüsel olarak yaÅŸamaya devam ediyordum. Yakın arkadaÅŸlarımın desteÄŸine raÄŸmen bu yalnız verdiÄŸim bir mücadeleydi. Kendimi tuhaf ve kopuk hissediyor, bir yandan ucuz bir melodramın baÅŸrol oyuncusu olduÄŸumu düÅŸünüyor; bir yandan da bu deliliÄŸe yol açan mantıklı bir neden bulmak için kendimle savaşıyordum. Aynı zamanda kendi romantik illüzyonlarımın, beni kurban durumuna düÅŸürmesinden de utanıyordum. 

 

Fakat bahsettiÄŸim bu deneyim, göründüÄŸünden daha derin. PsiÅŸeyi (ruhu) anlama sürecinde, karanlık bir yanla karşılaşıyoruz; ruhun altına dönüÅŸtüÄŸü son aÅŸamaya gelmesinden çok önce, onun yeniden yapılandırılması için, bu karanlık yanın, bir ölüm, çürüme ya da simyada siyahlık diye adlandırılan bir süreçten geçmesi gerekiyor.

​

Belki de rüya bir uyarıydı ya da gelecek olaya beni hazırlıyordu, fakat bu hazırlık bilinçli deÄŸildi. Ya da gelecek deneyimin yoÄŸunluÄŸunu ve dozunu arttırıyordu. Bu rüya benim psikolojik ve ruhani hayatımdaki çok önemli bir deÄŸiÅŸime iÅŸaret ediyordu, öyle ki romantik iliÅŸkimin aniden sonlanması bu köklü deÄŸiÅŸim sürecini baÅŸlatmakta yeterli olmazsa diye, konuyu iyice gözüme sokuyordu. Rüyam aynı zamanda Yüksek bir Prensibin yaÅŸamımı yönettiÄŸine dair bana net bir  iÅŸaret de vermiÅŸti. Ben kaotik bir evrende, ÅŸans eseri yaÅŸayan bir kurban deÄŸildim, aksine acımın bir anlamı vardı ve bu acı, beni farklı bir yola sokarak, kendi yaÅŸam amacıma yönlendiriyordu. Bu anlam, bana yön duygusu kazandırdı ve duygusal kaosu ve depresyonu aÅŸmamı saÄŸladı.

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

 

 

 

Bu örnekte, açıkça görüyoruz ki içsel durum (rüya) dışsal olaya (Hindistan’daki düÄŸün) neden olmadı, ya da Hindistan’daki düÄŸün, ruhun yakında karşılaÅŸacağı dönüÅŸtürücü deneyimi detaylı bir ÅŸekilde gösteren bir rüyaya neden olmadı. Jung’u takip edersek, bilinç dışının ya da Eros ya da Benlik arketipinin bu eÅŸzamanlılığa neden olduÄŸunu da söyleyemeyiz. Bunun yerine, nedensizlik iliÅŸkisinin, kendisini hem subjektik hem de objektif olarak anında gösteren doÄŸaüstü bir anlam olduÄŸunu söyleyebiliriz. Bu anlamın amacı, bireyselleÅŸmenin bir ifadesi olarak, bireyin dönüÅŸümüdür.

 

Bu örnek gösteriyor ki bilgi, bilinen duyusal kanallar yoluyla deÄŸil de, doÄŸrudan ruhun içine giriyor ve eÅŸzamanlılık boyutunu da aÅŸan bir mekana ve zamana iÅŸaret ediyor. Belki de eÅŸzamanlılığın en önemli yönü, deneysel olarak hem ruhun hem de maddenin altında yatan birliÄŸi vurgulamasıdır ve eÅŸzamanlılığın bu kadar gizemli olmasının nedeni belki de budur.

Jung psikolojisinde, büyük dönüÅŸtürücü bilgeliÄŸin içsel dünyada, rüyalarda, fantezilerde ve hislerde yattığına dair görüÅŸ açıktır. Fakat eÅŸzamanlılık gösteriyor ki genellikle bu bilgelik, bu dönüÅŸtürücü anlam, kendisini içsel ve dışsal dünyada aynı anda ifade eder. Bunu takdir etmekse, dünyayı daha büyülü ve ilahi bir yer kılar. Astrolojik bir bakış açısıyla bakarsak, bilgeliÄŸin sürekli olarak gezegensel hareketler yoluyla bizimle konuÅŸtuÄŸunu söyleyebiliriz.

 

IV.Astroloji  ve EÅŸzamanlılık: Uyumlu mu Uyumsuz mu?

 

EÅŸzamanlılığı astrolojiye uygularsak ÅŸunu söyleyebilirim; içsel subjektif durumum, objektif gezegensel pozisyonlar ile bir iliÅŸki içindedir. GüneÅŸ’ime karşıt açı yapan Satürn transiti, depresyonumun nedeni deÄŸildir fakat hem gezegenin konumu ve hem de depresyonum, geleneksel astrolojik yorumlarda gösterildiÄŸi gibi aynı arketipsel anlamı ifade eder. Her ne kadar eÅŸzamanlılık astrolojiyi deÄŸerlendirmek için iyi bir çerçeve sunsa da, bu göründüÄŸü kadar kolay deÄŸildir.

 

Buna iliÅŸkin iki problemden söz edeyim: ilki anlam ile diÄŸeri ise eÅŸzamanlılığın sıklığıyla ilgili. Jung, eÅŸzamanlılık için anlamın zorunlu bir kriter olduÄŸunu vurguluyor. Anlam olmadan, içsel ve dışsal olaylar, sadece bir tesadüften ibarettir. Fakat bizim iddiamız ise, deneyimimizdeki anlamdan haberdar olalım ya da olmayalım, astrolojinin her zaman iÅŸ başında olduÄŸu ÅŸeklinde.  Aslında daha da ileri gidip diyoruz ki, astroloji, ondan hiç haberi olmayanlar için bile çalışıyor.

 

EÅŸzamanlılık, ruh ve maddenin altında yatan birliÄŸin, düzensiz ve seyrek vuku bulan, yaratıcı bir patlamasıdır. EÄŸer ciddi bir psikolojik veya ruhani krizde deÄŸilseniz, eÅŸzamanlılık deneyimleri, yukarıda anlattığım gibi, seyrektir. Astroloji ise, tam tersine, günün 24 saati, yılınsa 365.25 günü aktiftir.  Anlam olsun ya da olmasın, astroloji Carl Sagan için çalıştığı gibi, senin ya da benim içinde durmadan çalışır.

 

Bu problemleri çözmek için öncelikle, düÄŸün rüyası örneÄŸindeki gibi bir eÅŸzamanlılığı, Jung’un,  “genel nedensiz düzenlilik” olarak adlandırdığı bir ilkenin özel bir tezahürü olarak deÄŸerlendirdiÄŸini bilmek gerekiyor. [10] DiÄŸer bir deyiÅŸle, eÅŸzamanlılık, genel nedensiz düzenlilik ilkesinin alt kümesidir; bu ilke, fenomenler arasındaki “kanuna” uygun fakat nedensiz iliÅŸkileri kapsar. Genel nedensiz düzenlilik, astroloji, paranormal olaylar ve kuantum fenomenleri tarafından paylaşılan geniÅŸ bir kategoridir.  EÅŸzamanlılık ise, anlam ile olan baÄŸlantısından dolayı diÄŸerlerinden ayrılır. Bir çok insan bu daha geniÅŸ kavramı göz ardı ediyor,  bunun ana nedeni de Jung’un bunun hakkında çok az konuÅŸması ve onun fizik ile ilgili verdiÄŸi örnekler gibi, bazı söylediklerinin de aslında yanlış olmasıdır. Bu daha kapsamlı fenomenler sınıflandırmasında, anlam olmayabilir fakat nedensiz baÄŸlantılar çok önemlidir.

 

Ben genel nedensiz düzenlilik fikrine, ayrı bir ÅŸekilde açıklık getirdim [11] ve bunu parapsikolojik olaylar ile eÅŸzamanlılık arasındaki farkı açıklamak için kullandım. - Bu Jung’un yapmadığı bir ÅŸey. Bu sürekli ve tekrar üretilebilir nedensiz fenomenler, anlamdan ayrıdır, ama yukarıda bahsedilen eÅŸzamanlılık durumunda ise seyrektir.  Önermem ÅŸudur; astroloji eÄŸer herhangi bir bilinçli anlam olmaksızın durmadan çalışıyorsa, onu genel nedensiz düzenliliÄŸin bir ifadesi olarak görebiliriz. Bu daha baÅŸka bir yerde yapılması gereken teknik bir tartışma, bu yüzden size bunu özetleyen bir ÅŸema göstereceÄŸim.

 

 

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Genel nedensiz düzenliliÄŸinin bu kapsamlı sınıflandırması yardımcı olsa da, hala bazı ayrıntılar var. Satürn transitinin benim depresyonumla olan anlamlı fakat nedensiz iliÅŸkisine odaklanmak yerine, daha ilginç bir örneÄŸe göz atalım. DoÄŸum haritamda Mars, 1. evde OÄŸlak’ta, Yükselen’imin 2 derece yakınında. Mars’ım, 4. evde BoÄŸa’daki Jüpiter-Satürn kavuÅŸumuna (2 derece orbla) kesin bir üçgen açı yapıyor.  Mars’ın Sabian Sembolü cümlesi ise ÅŸu ÅŸekilde: “Bir doÄŸa öÄŸrencisi ders veriyor ve dinleyicilerden önce uzak diyarlardaki mucizelerin dans eden resimlerini hayal ediyor.” (Bazen Mars miÄŸfer giyer) Tabi ki, bu konfigürasyonu derinlemesine anlamak için, gezegenleri, burçları, açıları ve  Sabian sembollerini içeren tüm astrolojik sembolizmi çalışmamız ve sonrasında bu sentezi anlamlandırmamız gerekir. Bu ÅŸu anda yapabileceÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸil. Rick Tarnas beni buraya konuÅŸmacı olarak çağırdığı gün, transit Jüpiter, Mars’ımla kesin bir kavuÅŸum açısı ve Satürn-Jüpiter kavuÅŸumuna da üçgen açı yapıyordu.

 

 

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

 

 

​

 

 

 

Buradaki dışsal olay nedir? Mars’ın aldığı Jüpiter transiti. EÄŸer durum buysa, o zaman bunun Tarnas‘ın aramasıyla iliÅŸkisi nedir? Bu kesinlikle haddinden fazla objektif. KonuÅŸma sesli mesaj kaydına geçmiÅŸti. Ä°çsel psikolojik durum nedir? Bunu, yukarıda anlattığım rüyadaki gibi kolaylıkla tanımlamak pek mümkün deÄŸil. Anlam nedir? Bu örnek, tipik astrolojik bir örnek olmasına raÄŸmen, eÅŸzamanlılık çerçevesine uyan açık ve düzgün bir örnek deÄŸil.

 

Astrolojik örneÄŸimde, eÅŸzamanlılıkta yaptığımız gibi, subjektif ve objektif unsurları nasıl tanımlayacağımız açık deÄŸil. DoÄŸum haritası, transitler ve telefon görüÅŸmesi, bunların hepsi objektif. Subjektif durum, tipik eÅŸzamanlılık deneyimindeki gibi, ne açık ne de dışsal olaylarla bariz bir iliÅŸki içerisinde. Açık olmamasına raÄŸmen, kendi entellektüel izolasyonumdan çıkma isteÄŸimin, subjektif bir durum olduÄŸunu söyleyebilirsiniz, fakat egosal istek, egoyu dönüÅŸtürmek için gereken anlam arayışı için uygun bir ön koÅŸul olamaz. Zaten bu hükümleri ÅŸu anda vermek çok zor çünkü deneyim, bu olayların anlamıyla birlikte hala canlı.  Fakat bu uyumluluk, mükemmel olmaktan çok uzak.Belki bu astroloji örneÄŸinin de, eÅŸzamanlılık kategorisinden çıkarılması ve paranormal olayların ve kuantum mekaniÄŸinin içerisine yerleÅŸtirilmesi gerekiyor. Fakat bu açıklama da tatmin edici deÄŸil çünkü paranormalden ve kuantum mekaniÄŸinden ayrı olarak, bunun benim kendi bireyselleÅŸme sürecimle önemli bir baÄŸlantısı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Her ne kadar nedensiz düzenlilikle iliÅŸkilendirsem de, bu da astrolojiyi tüm ayrıntılarıyla kapsayabilecek bir çerçeve deÄŸil. Burada bir bilmeceyle baÅŸ baÅŸayız. Astronomiyi ve astrolojiyi anlamak için kaydedilen geliÅŸmeler genellikle pürüzsüz ve kolay bir ÅŸekilde ilerlemiyor. Belki eÅŸzamanlılık kavramının deÄŸiÅŸtirilmesi ya da Jung’un yaptığı tanımın ötesine taşınması gerekiyor. Yani hala yapacak çok iÅŸ var.

 

V. Ruhun Kozmosa DönüÅŸüne Yardımcı Olmak

​

Burada astrolojinin geliÅŸebileceÄŸi bazı alanlarla ilgili önerilerde bulunacağım, böylelikle astrolojinin ruhun kozmosa geri dönüÅŸünde daha etkili bir yardım sunacağını düÅŸünüyorum. Önerilerim, astrolojiyi Batı’daki entelektüel ana akımın içerisine getirmeyi amaçlıyor. Herkesin bunu istemediÄŸinin farkındayım fakat ben, miÄŸferle hippiyi barıştırmaya çalışıyorum. Kendi ihtiyaçlarımdan daha önemli olan ÅŸeyse, astrolojinin modern batılı entelektüel geleneÄŸe dahil edilmesinin, kültürümüzün çaresizce ihtiyaç duyduÄŸu dönüÅŸümü için itici bir güç olacağına dair inancımdır. James Hillman’ın hem yazılarında hem de konuÅŸmalarında sürekli belirttiÄŸi gibi, psikoloji danışma odasından çıkıp sokaklara ve politik mecralara kadar girmelidir. Astroloji için de aynısının geçerli olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Astroloji de, marjinal ve kültür-karşıtı duruÅŸundan çıkıp, kültürümüzün çok ihtiyaç duyduÄŸu fikirlerini ve deÄŸerlerini yayabileceÄŸi entelektüel ana akıma dahil olmalıdır.

 

1.Ä°statiksel Çalışmalar ve Gölgeyi BütünleÅŸtirmek

Astrolojinin geliÅŸmiÅŸ istatiksel kanıtlara ihtiyacı var. Evet, bazı istatiksel çalışmalar yapıldı, özellikle Michel Gauquelin tarafından. Fakat birkaç örnekten daha fazlasına ihtiyacımız var. Konuya açıklık getirmek için, kısaca entelektüel çevrelerde en az astroloji kadar kötü bir üne sahip olan parapsikolojiden bahsetmek istiyorum. Son on iki yılda yürütülen titiz laboratuvar testleri ve çalışmaları sonucu, psikokinezi (zihnin maddeyi etkilemesi) ve uzaktan algı (Duyusal olmayan kanallar aracılığıyla bilme) gibi bir dizi parapsikolojik etkilerle ilgili, tekrarlayabilen ve saÄŸlam istatiksel kanıtlar mevcut. Bu sonuçları ayrıntılarıyla tartışamam fakat bu dikkatli çalışmalar sayesinde, ÅŸüpheci bilim adamları bile burada potansiyel olarak büyük öneme sahip, tekrarlayabilen ve gerçek bir ÅŸey olduÄŸunu kabul ediyor.

 

Bu sonuçların bu kadar ikna edici olmalarının nedeni, bunların inatçı ve tutucu septiklerin (ÅŸüpheciler) yardımıyla elde edilmiÅŸ olmasıdır. EleÅŸtirenleri kötülemek ya da gölgeyi onlara yansıtmak yerine, parapsikologlar bu eleÅŸtirileri çalışmalarının her seviyesine entegre ederek, laboratuvar protokolleri hazırladılar, veri topladılar ve yüksek kalitede matematiksel analizler yaptılar. Tutucu septiklerin rehberliÄŸinde ve geliÅŸmiÅŸ meta-analitik tekniklerle yapılan bu araÅŸtırmalar,  paranormal fenomenlerin test edildiÄŸi en ünlü merkezlerinden biri olan Princeton Engineerin Anomalies Research Lab-one laboratuvarının baÅŸkanını üniversiteme davet etmeme olanak saÄŸladı. Fenomenlerle ilgili detaylı açıklamaları yoktu ama deneysel sonuçlar, en ÅŸüpheci meslektaşıma bile karşı koyacak güçteydi.

 

Belki astroloji, paranormal olaylarla ilgili bu istatiksel çalışmalardan ilham alabilir. Åžunun kesinlikle farkındayım: astroloji, birçok incelikli aÅŸamadan oluÅŸan sembolik bir yoruma sahiptir ve salt istatiksel rakamlarla deÄŸerlendirilemeyecek kadar da komplekstir. Bununla birlikte, psikolojik testler  yıllar içinde oldukça geliÅŸti ve bu teknolojiyi astrolojik konfigürasyonların baÄŸlantıları için gereken uygun veriyi toplamak için kullanabiliriz. Her ne kadar bu, bir çok araÅŸtırma ekibi gerektiren büyük bir giriÅŸim olsa da, uygun ÅŸekilde toplanan veriler ve güçlü bir istatiksel analiz, dikkat çekici ve önemli baÄŸlantıları ortaya çıkarabilir. EÄŸer çıkarmazsa, o zaman yine deÄŸerli bir ÅŸey öÄŸrenmiÅŸ oluruz ve neden böyle baÄŸlantıların var olması gerektiÄŸine inandığımızı anlamaya çalışırız.  Parapsikologları takip edebilir ve zaten var olduÄŸunu bildiÄŸimiz baÄŸlantıları test edecek deneyleri tasarlarken de eleÅŸtirilerden faydalanabiliriz. Tabii ki böyle çalışmalar, eski astrologların bilmediÄŸi, yeni astrolojik bilgiler üretecektir. 

 

Bazı astrologlar, astroloji için istatiksel doÄŸrulamaya baÅŸvurmaktan endiÅŸe duyabilir; onun derin ve çok düzeyli sembolizmine hiç uygun olmayacak bir ÅŸekilde, astrolojiyi tamamen bilimsel bir çerçeveye sığdırmaya çalışıyor gibi görünebilirim. Bundan endiÅŸe edilmesine gerek yok. Ben sadece, üzerinde astrolojinin canlı ve rengarenk bayrağının dalgalanabileceÄŸi ve gücünü de doÄŸrulanmış istatiksel verilerden alan saÄŸlam bir bayrak direÄŸi olsun istiyorum. Astrolojiyi, bir bilim dalı haline getirmek ne mümkündür ne de istenen birÅŸeydir.

 

Sorabilirsiniz, "Bu araÅŸtırma programlarını finanse edecek parayı nereden bulacaksın? Ulusal Bilim Vakfı ya da NASA kesinlikle ilgilenmez." Parapsikologlar burada bize yine ilham olabilir. Çünkü onlar bu parayı, davalarına en çok inananlar sayesinde buldular. Ayrıca az parayla çok iÅŸ baÅŸardılar.

 

2. Teorik Astroloji

EÅŸzamanlılık tartışmasından da anlayacağımız gibi, astrolojinin tutarlı, kolay anlaşılır ve bilimsel bir çerçeveye ihtiyacı var. Hindsight Projesi bunu göstermeyi amaçlıyor ve onların çabalarını destekliyor ve alkışlıyorum. Fakat kendi görüÅŸümü, fizikle ilgili olarak boÅŸ zamanlarımda yaptığım gibi, bir fikir deneyinden geçirerek dramatize etmeme izin verin. Son bir kaç yıldır, astronomlar, ilk defa yakınımızdaki yıldız sistemleriyle ilgili saÄŸlam kanıtlara ulaÅŸtılar. Son araÅŸtırmalara göre 10 tane  varlığı ispatlanmış gezegen var. Åžimdi biliyoruz ki, kendi güneÅŸ sistemimizde olduÄŸundan daha fazla gezegen kendi sistemimiz dışında mevcut. Bir astronot ekibinin gezegensel sistemi araÅŸtırmak üzere uzaya çıktığını hayal edelim. Buradaki seyircilerin torunlarının yaÅŸayacakları zamanlarda bu mümkün olacaktır. Bu bilimsel misyon için, astrologlar komitesi de, kendi ekibinden bir astroloÄŸu seçebilir. (Bu hayali bir bölümdür!) Astronom, yakınlardaki gezegensel sistemin fiziksel ayrıntılarını araÅŸtırırken, astrolog da, astronotların bu diÄŸer sistemin içinde olmaktan nasıl etkilendiklerini araÅŸtırıyor. Onların bu deneyimi sadece kendi güneÅŸ sistemimizdeki astrolojik olaylardan mı yoksa diÄŸer sistemdeki olaylardan mı etkileniyor? Ya da ikisini birden mi hesaba katmamız gerekir? Astronot-astrolog birlikte bu soruya nasıl bir yanıt bulurlar? Yer deÄŸiÅŸtirme haritası mı çıkarmalıyız? (KonuÅŸmadan sonra kendi favori astronot-astrolog ikilisi için oy verebilirsiniz)

 

Bu basit fikir deneyinin, böylesi geniÅŸ çeÅŸitlilikteki cevapları kabul etmesi,  benim "Teorik Astroloji" için gerekliliÄŸi vurgulamamın bir yolu. Ben, bir doÄŸum haritasını ya da transitleri ve progresyonları yorumlayan pratik astolojik uygulamadan bahsetmiyorum, daha çok  astrolojinin felsefi ve bilimsel temelini oluÅŸturan düÅŸünce yapılarının ve önkoÅŸulların altını çiziyorum. Astrolojinin, bütünsel bir dünya görüÅŸüne sahip olduÄŸunu ve nedensiz baÄŸlantılarla dolu olduÄŸunu söylemek yeterli deÄŸil. Hintsight Projesinin kadim astrolojik metinleri - ne kadar deÄŸerli olsalar da - çevirmeleri, öteki gezegen sistemine giderken uzay gemisinde bir astroloÄŸun da olması gerektiÄŸi konusunda NASA'yı ikna etmek için yeterli deÄŸil.

 

EÄŸer Kepler'ı canlandırsaydık, ÅŸüphesiz o modern astrolojiyi kabule ederdi ve modern astrolojik yazılımdan, Satürn-ötesi gezegenlerden ve asteroidlerden büyük mutluluk duyardı. Fakat onun zamanından bugüne kadar, astronomi alanındaki bu olaÄŸanüstü bilgi patlamasının tersine, astroloji alanında ne kadar az ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸini görseydi de ÅŸok olurdu. Kepler'in Gezegensel Hareket Yasaları, Galileo'nin Bilimsel Metot formülasyonu, Newton'un mekaniÄŸi ya da Einstein'nın genel izafiyeti ile kıyaslayabileceÄŸimiz astrolojik bir geliÅŸme var mı?

 

Kültürümüz tarafından çok desteklenen astronomi ve modern fizik ile teorik astrolojiyi karşılaÅŸtırmak muhtemelen adil olmaz ama astrolojinin daha geniÅŸ çevrelerde hak ettiÄŸi yeri alması için, saÄŸlam bir teorik yapıya ihtiyacı vardır. Eski metinlerden ilham alsak da, ne Ptolemy ne de Plotinus bize tüm cevapları veremez. Felsefeyle ve bilimle uyumlu olarak, yeni, kapsamlı ilkelere ve formüllere sahip teorik bir astroloji anlayışına ihtiyacımız var.

 

Bugün astronominin altın çağıdır. DoÄŸanın "teorik" bir algıyla kavranmasının,  geliÅŸmiÅŸ elektronik ve bilgisayar sistemiyle birleÅŸmesi sonucu, astronominin geliÅŸimi büyüleyicidir. Uyumlu bir teori, modern psikolojik test araçları, geliÅŸmiÅŸ istatiksel metotlar ve modern bilgisayar teknojisi ile astroloji de kendi altın çağını yaratabilir.

 

VI. Bilim Astrolojiden Ne ÖÄŸrenebilir?

 

Åžimdiye kadar gördük ki astrofizikçiler, teorilerinin ve titiz deneylerinin bilimsel deÄŸerlerini astrolojiye empoze ediyorlar. Ama ben bilimin astrolojinin deÄŸerini anladığı takdirde, ondan çok ÅŸey öÄŸreneceÄŸine inanıyorum. Astrolojinin çok ciddi katkıda bulunabileceÄŸi belirli bir alandan bahsetmek istiyorum.

 

Son altı yıldır, bilinçle ilgili çalışmalara ilgi arttı. ÖrneÄŸin, yaklaşık on ay önce "Tucson II: Bilinç Bilimine DoÄŸru" bir konferans düzenlendi. Bir hafta boyunca binlerce bilimadamı, filozof ve psikolog, bilincin sinirsel baÄŸlantısı, subjektif deneyimin temel doÄŸası, mistisizm bilinci anlamızda nasıl yardım edebilir, bilincin kuantum modelleri vb.  konularda fikirlerini paylaÅŸtılar.

 

Her ne kadar bir fizikçi olarak bilincin kuantum modellerine büyük ilgi duysam da, bunların temelde hatalı olduklarını düÅŸünüyorum. Böyle modeller, astrolojiden koparak, kendilerini sistematik olarak subjektiflikten zaten ayırmış bir bilimden aldıkları "sahte" subjektifliÄŸi bireye aşılamaya çalışıyor. DiÄŸer bir deyiÅŸle, Kepler'de sonra bilimadamları objektiflik yemini ettiler ve ruhun merkezi olan sıbjektifliÄŸi bilimden atmaya karar verdiler. Bilimsel yapı ne kadar güçlü ve güzel görünürse görünsün, subjektifliÄŸi bugünki bilim anlayışıyla kavramaya çalışmak, sağır bir adama gök gürültüsünü ya da kuÅŸ seslerini anlatmaya benzer. EÄŸer astrolojinin, subjektif deneyimin gezegensel konumlarla baÄŸlantılı olduÄŸunu söyleyen temel önermesi parapsikoloji örneÄŸindeki gibi kanıtlanırsa, bilinç çalışmalarının ve genel anlamda bilimin yenileneceÄŸini düÅŸünüyorum.  Böylece zihin kafatasımdan çıkıp kozmosa gidebilir. Belki geleceÄŸin astrolojisiyle, ruh, kozmosa olduÄŸu gibi bilimin içine de girebilir.

 

KonuÅŸmamı geçen gece buradan bir blok ötede gördüÄŸüm bir olayı anlatarak bitirmek istiyorum. Orada belirli bir köÅŸede, kimin dilenmeye hakkı olduÄŸunu tartışan iki dilenciyle karşılaÅŸtım. ÇoÄŸumuz için dilencileri görmek gayet normal. Fakat bu ağız kavgasını görünce, dünyanın en zengin ülkesinin, yurttaÅŸlarının bu kadar kötü bir ÅŸekilde kaybetmelerine nasıl izin verdiÄŸini düÅŸündüm. Bunun nedeni hiç süphesiz "kazanan hepsini alır" ekonomi anlayışı. EÄŸer astroloji entellektüel ve kültürel mirasımızın içine yerleÅŸtirilirse, gezegenlerin kozmik dansındaki birlik, tüm insanlığın ve gezegenin refahı için duyduÄŸumuz "ortak" sorumluluk ÅŸeklinde kendisine  ifade bulabilir. 

Türkçesi: Gözde KARA

 

Kaynaklar

 

  1. Bart J. Bok and Lawrence E. Jerome, Objections to Astrology (Buffalo, NY: Prometheus Books, 1975).

  2. Percy Seymour, The Scientific Basis of Astrology (New York, St. Martin's Press, 1992).

  3. Ibid.

  4. Victor Mansfield, Synchronicity, Science, and Soul-Making, (Chicago, IL: Open Court Publishing, 1995).

  5. William Keepin takes such a position in his article "Astrology and the New Physics: Integrating Sacred and Secular Sciences, The Mountain Astrologer, August/September, 1995, p. 12.

  6. Plotinus: The Enneads, translated by Steven MacKenna (Burdett, NY: Larson Publications, 1992).

  7. Alice O. Howell, Jungian Synchronicity in Astrological Signs and Ages (Wheaton, IL: Theosophical Publishing House, 1990).

  8. Mansfield, Synchronicity, Science, and Soul-Making.

  9. William Butler Yeats, Selected Poems and Three Plays of William Butler Yeats, third edition, edt. M.L. Rosenthal (New York: Collier Books, 1986).

  10. Jung, Structure and Dynamics of the Psyche, Collected Works, Volume 8 (Princeton, NJ: Princeton University Press, 1978), p. 516.

  11. Mansfield, Synchronicity, Science, and Soul-Making, pp. 26-36. See also Mansfield, "Distinguishing Synchronicity from the Paranormal: an Essay Honoring Marie-Louise von Franz," prepared for a volume of essays in honor of her eightieth birthday and available at http://www.lightlink.com/vic.

 Vic Mansfield-Pic4.jpg
Vic Mansfield-Pic3 (1).jpg
Vic Mansfield-Pic1.jpg
Vic Mansfield-Pic3 (2).jpg
bottom of page